1979 yılında yarışan filmler şunlardı: “Seninle Son Defa / Feyzi Tuna”, “Töre / Ümit Efekan”, “Altın Şehir / Orhan Aksoy”, “Kanal / Erden Kıral”, “Vatandaş Rıza / Cüneyt Arkın” “İsyan / Orhan Aksoy”, “Sensiz Yaşayamam / Metin Erksan”, “Kara Kafa / Korhan Yurtsever”, “Bebek / İhsan Yüce”, “Yolcular / Yavuz Pağda”, “Demiryol / Yavuz Özkan” ve “Yusuf ile Kenan / Ömer Kavur”.
Yıl 1980:. Festivalden bir gün önce, 12 Eylül askeri darbesi olur; tüm yurtta sıkıyönetim ilan edilir ve festival iptal edilir…
1980 yılının yarışma filmleri şunlardı: “Adak, “Sürü, Doktor, “Bebek", “Yolcular, “Demiryol, “Yusuf ile Kenan, “Bereketli Topraklar Üzerinde, “Gül Hasan, “Derya Gülü
Vatandaş Rıza
Yönetmen: Cüneyt Arkın, Senaryo : Safa Önal, Tarık Dursun K., Atilla Dorsay, Kamera: İzzet Akay, Yapım : Malkoç Film, Cüneyt Arkın, Oyuncular: Cüneyt Arkın (Rıza), Betül Arkın (Zehra), Murat Arkın (Murat), Osman Seden (Necdet Çelikel), Sümer Tilmaç (Cengiz Çelikel), Kadir Savun (Kahveci Feyzullah), Hüseyin Peyda (Arabacı Rıfkı), Nejat Özbek (Muhsin), Gürol Ünlüsoy, Mehmet Kemal (Cumhuriyet Gaz. Yetkilisi), Hüseyin Kutman (Danışman), Tevfik Şen (Hüseyin), Renan Fosforoğlu (Köfteci İsmail), Orhan Alkan (Polis), Ahmet Açan (Avukat), Ali Demirel (İcra Memuru),
Konu: 1979 yılı İstanbullunun gecekondu semtlerinden birinde açılır bu baş yapıt . Türkiye’de yaşayan her sıradan insandan biridir Vatandaş Rıza Emeği, Teri, Kalbiyle var ettiği dünyasının yuvasını inşa etmektedir. Her insanın kendi dünyasının, ona mutluluk veren yaşama gücünü aldığı abartısız, gösterişsiz , sade bir hayatın, bir ailenin kesitidir bu bölüm. Sanayi imparatoru Necdet Çelikel in “hasta ruhlu” oğlu Cengiz “keyif” için küçük mutluluklarla beslenen insanların dünyalarını yıkmayı bir saplantı haline getirmiştir.Bu saplantının son hedefi de Vatandaş Rızanın yuvasıdır . Gecekonduyu arabasıyla yerle bir eder. Bu tip eylemlerde o kadar rahat bir tavır sergilemektedir ki yaptıklarını babasına anlatmaktan çekinmez. Yakalanmak korkusu, suçlu olduğunun farkına varmak gibi bir düşüncesi yoktur çünkü o güne değin sorumlusu olduğu hiçbir olaydan ötürü hesap sorulmamıştır ona . Vatandaş Rıza hakkını yasalar yoluyla mahkemede arar. Görgü şahidi olan tüm komşuları mahkemede sırt çevirirler. Sırt çevirenler satılmıştır diye düşünülebilir ama aslında hepsi de muhtaçtır çünkü dünyalarını kilitleyip kalan çıkmazdan onları kurtarabilecek bir umut yoktur. Vatandaş Rızanın yıkılan gecekondusu onların umudu olmuştur ancak bu umut kısa vadeli bir mutluluğun sahte görüntüsüdür sadece. Vatandaş Rıza kimilerine göre yalnız kalmış bir adamdır . Gücün parayla kıyaslandığı bir topluluk içerisinde bir “böcek” kadar ufak bir insandır. Ancak özgür bir toplumda vatandaşlık hakkının olduğunun bilincinde kimseye eğilmeyecek kadar mert bir insandır. Yıkılan evi için teklif edilen parayı kabul etmez , tek isteği suçlunun suçunu kabul etmesidir.Bu isteğin yerine getirilebilmesi ise yalnız gerçek bir vatandaşın göze alabileceği bir mücadeleyle mümkün olacaktır. Başına gelen olayı gazete yoluyla kamuoyuna duyurmaya çalışır . Gazeteler için bu tip bir haber toplumun ilgisini çekmeyecek kadar basittir. Manşetlerde yer almaz.Mücadelesini kendi başına sürdürmek için gazetelerde duyuramadığı sesini bildiriler yoluyla halka duyurmaya çalışır.Yargıtay’a davanın yeniden görülmesi için yaptığı başvuru reddedilir. Artık yapabileceği son bir şey vardır… Taksim meydanı ardından Atatürk heykelinin önünde olmak üzere dört günlük bir zaman diliminde tüm ülkeyi yerinden oynatacak bir eylem başlar. Vatandaş Rıza açlık grevine başlar. Bu gerçekten Haklı Olan ve Mert bir insanın direnişidir. O ana kadar kendisine sırt çeviren gazeteler, yakın çevresi ve olay karşısında umursamaz gibi görünen halk bir anda o güne kadar “Küçük” gözüken bu insanın soylu eylemine kulak verir . Vatandaş Rıza’nın eylemi direnişinin görüntüsü , kelimelerin kifayetsiz kaldığı yüreğinin sesi ise gazetelerin manşetleri olmuştur . Gazetelerin desteğiyle yürütülen sanayi imparatoru Necdet Çelikel’in kirli servetinin deşifre edilmesi hakkındaki yazı dizileri sonucunda o güne kadar “böcek” olarak gördüğü patron kendi geleceğiyle oğlu arasında seçim yapmak zorunda kalır ve oğlunu kendi elleriyle adalete teslime zorlar. Çünkü artık yalnız olan insan sanayi patronudur. Bir adet olarak küçük düşündüğü Vatandaş Rıza binlerce adet olmuştur. Halk Rızadan yanadır. Vatandaş Rıza kısıtlı bir bütçeyle gerçekleştirilmiş gibi görünse bile içerdiği fikirler, Cüneyt Arkın ve ailesinin filmde de bir aile olarak çizdiği mükemmel kompozisyon, paranın insanlığın önünde olduğunu savunan karşıt görüşün karakterleri olan Osman Seden ve Sümer Tilmaç ın performansı ve Cahit Berkay – Uğur Dikmen ortaklığında gerçekleştirilmiş konunun dramatik yapısını tamamlayan müzikleriyle Arkın filmografisinin çok değerli örneklerinden birisidir . İnsanın var olması dahi dünyaya verilmiş en büyük hediyedir ve kendi içindeki büyüklüğü keşfedebilen bir insan bu soyluluğu içinde yaşadığı halka da çekinmeden gösterebilmelidir çünkü bu insanda aslında diğerlerinden farklı “özel” veya “seçilmiş” bir kişi değildir . (www.cuneytarkin.com)
► Filmin başarısızlığı şurada: "Vatandaş Rıza" fantezi malzemeyi içeren bir senaryoya dayanıyor. Ama Arkın'ın yaptığı ne tam gerçekçi bir çalışma, ne de bir fantezi. İkisinin karışımı garip bir film bu. "Vatandaş Rıza"da ne iş adamını, ne gösterilen baskı ya da sömürüyü (ki iş adamı zararı fazlasıyla ödemeyi öneriyor öyküde), nede ona karşı mücadeleyi somut olarak ciddiye olanak var. Bir fantezi olarak sa film fazla ciddi.
Usta yönetmen benzeri bir konudan nefis bir toplumsal taşlama filmi çıkarabilirdi. Arkın'ın ki ise, tatsız tuzsuz, insana dudak büktüren, başarısız bir deneme olmuş. Demirci ustası Rıza'yı Taksim Anıtı dibinde, şık bir takım elbise ve iyi taranmış saçlarla bir artist gibi onur davası için, açlık grevi yaparken hatırlamak güldürüyor doğrusu bizi. (Nezih Coş Aydınlık, 24 Kasım 1979)
► Arkın "Vatandaş Rıza" filmiyle, iyi niyetle giriştiğinde ve filmlerinde kendini değil de öyküsü, özellikle de toplumsal konuları ön plana aldığında olumlu işler yapabileceğini gösteriyor. Ayrıca Yeşilçam'da bunca yılı boşuna geçirmediğini en azından anlatım dilini öğrendiğini kanıtlıyor. Filmine koyduğu yer yer doğru sözler, toplumdan aktardığı gerçekçi tablolar hem etkileyici, hem düşündürücü. (Ersin Pertan Milliyet Sanat Dergisi, S: 345, 26 Kasım 1979)
► Sinema tarihinde tutkuyla, inançla doğmuş filmler vardır, az sayıda da olsa ... "Vatandaş Rıza" bunlardan biri. Safa Önal'ın bu senaryosunu çok beğenen Arkın, yapımcılığı da kendi yüklenerek, başrolleri Arkın ailesi arasında bölüştürerek filmi tamamlamış. Filmin sevilmesini, anlaşılmasını, beğenilmesini öylesine istiyor ki... Arkın'ın filmi üstüne yargısına tümüyle katılmak zor olsa da, filme belli bir sempatiyIe yaklaşmaya çağırıyor tutumu ...
Vatandaş Rıza, bir tamirci ustası ... Karısı ve oğluyla bir gecekondu semtinde yaşıyor. Kendi elleriyle kurduğu, özene - bezene boyadığı bir evciği var. Çalışan, azla yetinen, ellerindekiyle mutlu olan bir emekçi ailesi. Günün birinde zengin bir iş adamının serseri, biraz dengesiz oğlu, yanındaki kıza gösteriş yapmak için evi nedensiz yere yıkıyor arabasıyla ... Evle birlikte gök başlarına yıkılıyor sanki... Rıza o günden sonra yalnızca bu olayın etkisiyle yaşıyor. İstediği bir tür intikamdır. Şiddete dayalı olmayan bir intikam... Suçlunun suçu kabul etmesini istiyor yalnızca Rıza, verilen tazminatı filan önemsemiyor. Ancak mahkemede komşusu olan tanıkların bile aleyhine döndüğünü fark ediyor üzüntüyle: Kimse kendisini haklı çıkarmıyor. Ama inatçı vatandaş Rıza yılmıyor, olaya basının ilgisini çekmeğe çalışıyor, o da olmayınca Taksim meydanında açlık grevine başlıyor. Bunun üzerine basın, TV olaya eğiliyorlar, zengin iş adamının kirli işleri basında ilgi konusu olmaya başlıyor... Ve Rıza uzun bir direnmeden sonra amacına erişiyor. "Vatandaş Rıza" toplumdaki bazı mekanizmaları harekete getirmek için, haksızlıklara, baskılara, kıyımlara karşı direnmek için bireysel olarak yapılacak şeyler olduğunu sağlıyor. "Vatandaşlık" denen kavram ve bunun getirdiği sorumluluk, görev, işlevleri çağrıştırıyor. Türk toplumundaki kargaşa içinde yıllardır unutulmuş olan şeyler bunlar. Toplumumuzdaki dolu-dizgin giden bozuk düzene karşı bireysel çıkışların, "Vatandaşlık görevlerinin bir yararı olabilir mi artık? Kamuoyu oluşturmak, basın aracılığıyla kitleleri bir evin haksız olarak yıkılması gibi günümüzün olayları karşısında önemi pek gerilerde kalmış bir olay üstünde harekete geçirmek... Evet, kıyımların, sokak ortasında cinayetlerin, milyarlık soygunların bile kanıksandığı, kamu vicdanını kolay kolay harekete getiremediği bir Türkiye'de yaşıyoruz.
Arkın'ın filmi, bu açılardan biraz güncelliğin gerisinde kalıyor. Kamuoyu oluşturmayı pek güzel işleyen özellikle 1940'ların Amerikan sinemasını anıştırıyor. (TV'de de gösterilen bir dizi Frank Capra güldürüsünü anımsamak yeter.) Ancak bu eksikliklerine karşın tümüyle yanlış bir film değil bu... Tam tersine, örgütsel savaşımın yanı sıra hala birey olarak da yapacak şeyler olduğunu, yanlış gidiş karşı durmanın bireysel direnmeden örgütsel çabaya giden bir yoldan geçtiğini anımsatması doğru. Bu açılardan, Arkın’ın filmini belli bir düzeye ulaşmış, bildirisi kısmen de olsa geçerliliğini koruyan bır iyi niyetli çaba olarak almak gerekiyor. Taksim meydanında başlayan açlık grevinin Bakırköy anıtından geçerek Sarayburnu'nda sonuçlanması gibi mantık yanlışlarına karşın, "Vatandaş Rıza",' sinemamız için hoşgörüyle karşılanması gereken dürüst ve ilginç bir deneme ... “Atilla Dorsay, “ Sinemamızın Umut Yılları” syf. 254”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder